Ana içeriğe atla

Tarihçe

Arabanın Tarihi
   Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli savaş arabaları kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir.

   İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk arabaları M.Ö 2000’li yıllarda savaş amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yaptığı bilinmektedir.

   9. yüzyıldan itibaren arabaların üstü kapanmaya başlamış. 1400’lü yıllardan sonra arabalarda yay makas kullanılarak sarsıntıların azaltılmasında önemli başarılar sağlanmıştır. Yine aynı dönemde Uzakdoğu’da çekçek, Anadolu’da kağnı, Almanya’da koçu arabaları yapılmıştır.

   Fayton ve kupa yapımına 1500’lü yıllarda İngiltere’de, 17. yüzyılda Berline’ler Fransa’da başlanmıştır. Demiryolu ulaşımının başlaması ve 20. yüzyıldaotomobillerin geliştirilmesi ile atlı arabaların önemi oldukça azalmıştır.

   Osmanlılarda Tanzimat’a kadar yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler arabaya binebilmekte idi. Tanzimat’tan sonra bu araba ayrıcalığı kaldırılmış, İkinci Meşrutiyet’ten sonra ise kadınlarla erkekler aynı arabaya binmeye başlamışlardır.

  İstanbul’da ilk kullanılan araçlar öküzle çekilen koçu arabaları idi. Daha sonra talikalar kullanılmış, binek olarakta fayton, landon ve berline tipi arabalara binilmiştir.

   Türkiye’de 1950’li yıllara kadar İstanbul’da faytona binilirken, 1964 yılına kadar Ankara sokaklarında fayton dolaşmıştır. Günümüzde ise İstanbul Adalarda, İzmir de ve kıyı kentlerimizde turistik amaçlarla fayton taşımacılığı yapılmaktadır.

Araba’nın İcadı
   1769 yılında Nicholas Cugnot adındaki soylu bir Fransız’ın çalışmalarını esas alabiliriz. Bir makineyle kendiliğinden çalışan (yani insan gücünün uygulanmasına gerek göstermeyen) ilk kara taşıt aracı, söz konusu kimse tarafından tasarlanmıştı. Cugnot, tasarısını üç tekerlekli, çok büyük bir buhar kazanından sağlanan güçle çalışan buhar makineli bir araba şeklinde gerçekleştirdi. Bu vasıta saatte yaklaşık olarak 4. 5 kilometre yol alabiliyordu. Her 20 kilometrede bir kazanın doldurulması gerekiyordu.

   1789 yılında, Oliver Evans adında bir Amerikalı, kendiliğinden hareketli ilk taşıt aracı için ilk Birleşik Amerika patentini aldı. Bu araç dört tekerlekliydi. Arka tarafındaki pedallı tekerlekler, hem karada hem de suda hareket edebilmesini sağlıyordu. Ağırlığı ise 21 tondu.

   Bunu izleyen 80 yıl boyunca, başka mucitler de aynı doğrultudaki çalışmalarını sürdürdüler. Gerçekleştirilen tasarıların çoğu buharlıydı. Ayrıca birkaç tane de elektrikle çalışan model yapılmıştı. Bunlarda büyük akümülatörler vardı.

   Daha sonra, 1880 yılında, otomobilin bugünkü halini almasında esas olan iki icat ortaya kondu. Söz konusu icatlardan biri içten patlamalı motordu. Öteki icat ise pnömatik, ya da havayla dolu tekerlekti.

   Benzinle çalışan ilk otomobil, 1887 yılında Gottlieb Daimler adındaki bir Alman tarafından yola sürüldü. Birleşik Amerika’da, Frank ve Charles Duryea adında iki kardeş 1892 ve 1893 yıllarında benzinle çalışan Amerikan otomobillerini yaptılar. İki kardeşin yaptıkları otomobiller “atsız araba” diye isimlendirilmişti. Gerçekte, bunları izleyen bütün ilk dönem Amerikan otomobilleri hemen hemen birbirinin benzeriydi. Kimse tamamen farklı bir modelde otomobil tasarlamak gereğini duymamıştı. Bütün yaptıkları, değişik zaman aralarıyla bir transmisyon kayışı eklemek veya arka tekerleklere hareket sağlayıcı zincir düzeni uygulamaktı. Ancak sağlamlık ve rahatlıklarına da dikkat gösterilmesi sonucu, otomobiller daha güvenilir taşıt aracı olmak, daha iyi yol yapabilmek niteliklerini kazandılar.

Araba Ne Zaman Bulundu?
   Başlangıç olarak, 1769 yılında Nicholas Cugnot adındaki soylu bir Fransız’ın çalışmalarını esas alabiliriz. Bir makineyle kendiliğinden çalışan (yani insan gücünün uygulanmasına gerek göstermeyen) ilk kara taşıt aracı,söz konusu kimse tarafından tasarlanmıştı. Cugnot,tasarısını üç tekerlekli ,çok büyük bir buhar kazanından sağlanan güçle çalışan buhar makineli bir araba şeklinde gerçekleştirdi. Bu vasıta saatte yaklaşık olarak 4. 5 kilometre yol alabiliyordu. Her 20 kilometrede bir kazanın doldurulması gerekiyordu.

   1789 yılında, Oliver Evans adında bir Amerikalı, kendiliğinden hareketli ilk taşıt aracı için ilk Birleşik Amerika patentini aldı. Bu araç dört tekerlekliydi. Arka tarafındaki pedallı tekerlekler, hem karada hem de suda hareket edebilmesini sağlıyordu. Ağırlığı ise 21 tondu.

   Bunu izleyen 80 yıl boyunca, başka mucitler de aynı doğrultudaki çalışmalarını sürdürdüler. Gerçekleştirilen tasarıların çoğu buharlıydı. Ayrıca birkaç tane de elektrikle çalışan model yapılmıştı. Bunlarda büyük akümülatörler vardı.

   Daha sonra, 1880 yılında, otomobilin bugünkü halini almasında esas olan iki icat ortaya kondu. Söz konusu icatlardan biri içten patlamalı motordu. Öteki icat ise pnömatik, ya da havayla dolu tekerlekti.

   Benzinle çalışan ilk otomobil,1887 yılında Gottlieb Daimler adındaki bir Alman tarafından yola sürüldü. Birleşik Amerika’da, Frank ve Charles Duryea adında iki kardeş 1892 ve 1893 yıllarında benzinle çalışan Amerikan otomobillerini yaptılar. İki kardeşin yaptıkları otomobiller “atsız araba” diye isimlendirilmişti. Gerçekte, bunları izleyen bütün ilk dönem Amerikan otomobilleri hemen hemen birbirinin benzeriydi. Kimse tamamen farklı bir modelde otomobil tasarlamak gereğini duymamıştı. Bütün yaptıkları, değişik zaman aralarıyla bir transmisyon kayışı eklemek veya arka tekerleklere hareket sağlayıcı zincir düzeni uygulamaktı. Ancak sağlamlık ve rahatlıklarına da dikkat gösterilmesi sonucu, otomobiller daha güvenilir taşıt aracı olmak, daha iyi yol yapabilmek niteliklerini kazandılar.

   Çok geçmeden, bir zamanların “atsız arabaları”nın zayıf, dayanıksız yapılarının otomobiller için uygun düşmediği anlaşıldı. Yavaş yavaş, bugün bildiğimiz otomobil modellerine yaklaşan örnekler görülmeğe başladı. Motor oturacak yerin altından ön tarafa alındı. Dayanıklı, sağlam lastik tekerlekler gerçekleştirildi. En sonunda, daha kuvvetli iskelet yapı için, çelik kullanıldı. Böylece,bir zamanların büyük rüyası-modern-otomobil bir gerçek oldu.

Yorumlar